Mersin’de faaliyet gösteren Tarsus Açık Kapı Derneği, şehirde yaşayan yetim ve ihtiyaç sahibi aileleri ziyaret ederek, et ve erzak dağıtımı yaptı.
Tüm Haberler
Hayata Dokun Yetim Derneği tarafından düzenlenen Gaziantep Dostlar Eğitim Kültür Sanat Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği ve Bülbülzade Vakfı sponsorluğunda yapılan yetim ailelere yönelik iftar programı 11 Nisan Salı günü Bülbülzade Vakfı Merkezinde gerçekleştirildi.
İftar öncesi programda karagöz Hacivat tiyatro oyunu oynandı. Çocuklara oyuncak dağıtımı yapıldı. Kur’an Kerim tilavetinin ardından dualar okunarak oruçlar açıldı. Daha sonra program, selamlama konuşmaları ile devam etti.
Selamlama konuşması için Hayata Dokun Yetim Derneği Başkan Yrd. Hatice Sohbet kürsüye gelerek “Böyle büyük bir aile olarak hep birlikte yemek yemenin güzelliğini ve mutluluğunu yaşıyoruz. Hayat dokun yetim derneği olarak sizlerle aile olmanın gururunu taşıyoruz. Burası sizin eviniz, yuvanız. Başınız sıkıştığı zaman sizlerle birlikte dayanışma içerisinde olmak istiyoruz. Sizler bizlere yardım ediyorsunuz bizler ise sizlere yardım ederek hayatımızı güzel bir hale getirmek için çalışmalar yapıyoruz. Hepiniz tekrar hoş geldiniz” şeklinde konuştu.
Gaziantep Dostlar Eğitim Kültür Sanat Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Üyesi Ahmet Zeki Torun, “Biz Gaziantep Dostlar Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği olarak Hayata Dokun Yetim Derneğini yaklaşık bir yıldır takip ediyoruz. Güzel yaptıkları şeyleri de görüyoruz. Kurulduğu günden belli sağ olsun Başkanları Yunus Hamallar ve Turgay Aldemir ellerinden geleni yapıyorlar ve bize de yapma fırsatı veriyorlar. Bu kuruluşun bizde farklı bir yeri var. Çocuklarımızın ufacık da olsa tebessüm etmesi bizim için dünyalara değer. Hepinize Afiyet Olsun” ifadelerini kullandı.
Yapılan selamlama konuşmalarının ardından program sona erdi.
Bülbülzade Vakfı “Bir Çocukta Siz Giydirin” sloganıyla geleneksel hale getirdiği Geleneksel Ramazan yardımları devam ediyor.
Bülbülzade Vakfı Karagöz Şubesi Yardım Giyim Mağazasında yapılan bugünkü yardımda, yardım öncesi ailelere müzik dinletisi yapıldı ve çocuklarla beraber Ramazan manileri okundu. Yardım mağazasına gelen annelerin giyim malzemelerini alırken gönüllülerimiz, çocuklarla yüz boyama ve oyunlar oynayarak keyifli vakitler geçirdi.
Bülbülzade Vakfı “Bir Çocukta Siz Giydirin” sloganıyla geleneksel hale getirdiği Geleneksel Ramazan yardımlarımız ara vermeden devam ediyor.
Yardım Koordinasyon Merkezi Giyim Mağazasında yapılan yardımları yerinde ziyaret eden Anadolu Federasyonu Başkanımız Turgay Aldemir, gönüllülerimizden yapılan yardımlar hakkında bilgi aldı. Yapılan yardımlarda ihtiyaç sahibi aileler, istedikleri kıyafeti seçerek almanın mutluluğunu yaşadılar.
Evde Karakter Eğitimi (EKE) Komisyonu tarafından çocuklara yönelik düzenlenen İftar programı 8 Nisan Cuma günü Bülbülzade Vakfı Merkezinde gerçekleşti.
Bülbülzade Vakfı bünyesinde eğitim faaliyetlerini sürdüren Evde Karakter Eğitimi Komisyonu çocuklara Ramazan sevincini ve bilincini aşılamak amacıyla ailelerinde katıldığı iftar programı, çocuklar tarafından okunan dualar ve Kur’an Tilaveti ile başladı. Ezanın okunmasıyla oruçlarını açan çocuklar, daha sonra oyunlar oynayarak keyifli vakit geçirdi. Karagöz-Hacivat gölge oyunu gösterisiyle geçmişteki ramazanların tadına varan çocuklara Ramazan bilmeceleri sorularak doğru cevabı bilenlere ödüller verildi.
Program, çocuklara boyama kitabı ve oyuncak hediye edilmesiyle sona erdi.
Bülbülzade Vakfı Esnaf Komisyonu tarafından düzenlenen, iftar programı 10 Nisan Pazartesi günü Bülbülzade Vakfı merkezinde yapıldı.
Kur’an Tilaveti ile başlayan iftar programında ezanla beraber oruçlar açıldı. İftar yemeğinin ardından depremin ilk gününden bu yana yapılan çalışmaların sinevizyonu izletilerek selamlama konuşmaları yapıldı.
Selamlama konuşmalarını yapmak üzere kürsüye çıkan Esnaf Komisyonu Başkanı Hamdi Keleş, “Bu zor dönemde deprem bölgesinde olan insanların yanında olmak hem devletimizin yaptığı yardımlar hem bizim yaptığımız yardımlar ile sivil toplum olarak yardımda bulunmaya devam ediyoruz. Siz değerli kardeşlerimizin, yardım ve infaklarıyla, zekatlarıyla; depremzedelere gıda paketlerini, hijyen setlerini ulaştırmaya devam ediyoruz. Değerli Kardeşlerim, İyi İnsan olmadan iyi Müslüman olamıyoruz. Tüm çalışmalarımızın amacı önce iyi bir insan olmak; elinden ve dilinden emin olunan bir Müslüman olmak. Bunun için Münkir düsturuyla sizlerle birlikte olmaya devam ediyoruz. Rabbim inşirah suresinde; “Bir zorluğa karşı bir kolaylık olacaktır” diyor. Allah vadiden dönmez. Bu kadar ağır bir imtihandan sonra Rabbim bize kolaylık verecek belki birçok kolaylık verecek. Bizde bunu Rabbimizden diliyor ve niyaz ediyoruz. Rabbim hayırlı, bereketli, helal kazançlar nasip etsin. Birliğimizi diriliğimizi bozmasın. Hasenat ve Salihatlarımızı arttırsın. Bu iftar sofrasında emeğe geçen tüm kardeşlerimize teşekkür ediyorum. Allah’a emanet olun” ifadelerini kullandı.
İftar programı yapılan dua ile sona erdi.
Nizip Eğitim ve Dayanışma Derneği (NEDDER) Ortaöğretim Öğretim Komisyonu, liseli öğrenciler ile birlikte iftar programında bir araya geldi. Yapılan iftarın ardından programda, Halil Polat ve Nizip İlçe Müftüsü Selahattin Özçelik sunum gerçekleştirdi.
Halil Polat, "Kudüs ve Sorumluluklarımız" başlıklı sunumuyla Kudüs’ deki yaşanılan zulme dikkat çekti. Nizip İlçe Müftüsü Selahattin Özçelik ise "Afetten Rahmete İbretler" konulu sunumunda Yaşadığımız deprem felaketinin milletimizi birbirine kenetlediğini, gençlerin deprem bölgelerine adeta bir Hızır gibi yetiştiğini, depremi azap kavramı üzerinden değil de Sünnetullah yasası çerçevesinde değerlendirmenin daha doğru bir yaklaşım olduğunu ifade etti.
Program öğrencilerden gelen soruların cevaplanmasıyla sona erdi.
Anadolu Öğrenci Birliği tarafından 15 Ramazan Dünya Yetimler Gününde her yıl geleneksel olarak düzenlenen ‘Kardeşlik Sofrası’ Projesini bu yıl Türkiye’yi derinden etkileyen deprem felaketinin yaşandığı Afet Bölgesinde yapıldı.
Her yıl dünyanın çeşitli ülkelerinde kurulan Kardeşlik Sofraların bu yıl deprem felaketinden etkilenen Adana, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Mersin ve Osmaniye'de dünyanın farklı coğrafyalarından gelip Türkiye'de eğitim gören öğrencilerin katılımıyla gerçekleştirildi. Programlarda, yüz boyama, Hacivat-Karagöz, müzik şenliği, oyunlar gibi çocuk etkinlikleri yapıldı. Yapılan iftarın ardından çocuklara hediye dağıtımı gerçekleştirildi.
Kahramanmaraş Rıdvan Hoca Vakfı İftardan-Sahura Genişletilmiş Yönetim Kurulu Toplantısı, Anadolu Federasyonu Yönetim Kurulu ve Rıdvan Hoca Vakfı üyelerinin katılımı ile Rıdvan Hoca Vakfında yapıldı. Programda deprem bölgeleri ile ilgili yapılan Afet Koordinasyon çalışmaları hakkında bilgiler verilerek değerlendirmeler yapıldı.
Programda konuşan Anadolu Federasyonu Başkanımız Turgay Aldemir, “Değerli arkadaşlar Allah’ın selamı ve bereketi hepinizin üzerine olsun. Rabbim tuttuğunuz oruçları kabul etsin. Hayırlısı ile bizi Kadir gecesine ve Bayrama ulaştırsın. Öncelikle Maraş ili, acının ve dramın kesiştiği yer küreyi sarstığı bir yerin merkezi oldu. Bunu hepimiz iliklerimize kadar hissettik. Bir çoğumuzun, yol arkadaşları, tanıdıkları, yakınları enkaz kaldı. Rabbim mekanlarını cennet eylesin, bizleri cennetinde onlara komşu eylesin. Tabi böyle büyük bir acıdan çıkmak kolay değil, insan şu soruyu sorma ihtiyacı hissediyor “Gidenler mi kurtuldu kalan bizler mi ? Geride kalmak çok zor, kolay değil çünkü geride kalan bizler, gidenlerin bize bıraktığı emanetleri, ihya etmemiz, sorumluluklarını yerine getirmemiz lazım, onların yarım kalan hayallerini, umutlarını yaşatmamız gerekir. Bizler bu acılardan ders çıkartıp, bu şehirleri insanca yaşayacağımız daha sağlıklı bir hale getirmemiz lazım. Bizlerde bundan sonraki ömrümüzü bir kenara çekilip her gün acımızı içimize akıtarak geçiremeyiz. Bizler gidenlere, kalanlara ve geleceğe karşı sorumlulukları olan insanlarız. Bugün burada bir araya geldiğimiz bu kurumun ismi de bize bunu anlatıyor. Rıdvan Hoca, hiç arkasına bakmadan hayatını ortaya koyarak bu şehri, o günün şartlarındaki işgale karşı insanlığı harekete geçiren bir zatın ismidir. Bizim Gaziantep’te Bülbülzade de böyle kurulmuştur. Allah için ortaya konulan hiçbir şey kaybolmuyor. Sivil Toplum kuruluşları toplumda derdi ve topluma karşı sorumluluğu olduğunu hissedenlerin olduğu yerdir Depremden önce varlıkları tartışıldı “Gerek var mıydı cemiyetlere, cemaatlere, toplum örgütlerine “diye ama bu deprem, bu büyük yüz yılın felaketi gösterdi ki hakikaten iyi ki varlarmış. Birçok insana umut götürdük, onların dönütlerini ileriki yıllarda çok daha iyi göreceğiz. Yardım etmeye gelip döndünde hayata bakışı değişen çok insana şahit oldum. “Ben meğer kendime yardım etmişim” diyen insanlara tanık oldum. Gençlerin bu süreçte önemli rolleri oldu. Gençlerimizin yaşları küçük ama dertleri büyük. Bizler her baktığımızda gençler buradaydı ve sahadaydı. Şununla da karşılaştık sahada birçok arkadaşımız, meğer yaptığımız o ders halkaları, toplantılar, istişareler, vakıftaki çalışmalara, bizi büyük bir krize hazırlıyormuş. Paniklemeden, mahallede ise mahallesini, köyde ise köyünü topalarmış, herkes bir diğerine tutunarak, sahip çıkarak hareket etmiş. İnsanın, insan ile yaşadığını gördük ve burada hayatı paylaştığımız, bu derde ortak olmuş arkadaşlıkların ne kadar kıymetli olduğunu gördük. Dünyanın ve Ülkenin her yerinden Maraş’a insanlar geldi. Ne kadar insan biriktirmişiz, birçok ülkeye gitmişiz, onların tekrar tekrar gelişine şahit olduk. Hiçbir şeyini veremeyen oturduğu halısını vermiş herkes bireysel ve toplumsal olarak elinden gelenin fazlasını yapmaya çalıştı.
Aldemir konuşmasına şu sözlerle devam etti “Depremde kayıtlı olan bine aşkın kuruluş vardı bir o kadar da kayıtsızı vardı, tabi Türkiye’de bu kadar Sivil Toplum Örgütü yok, 114 bin tane ama hareket etmeyenlerde çoktu. Kriz masasındaki bilgiye göre Ramazan’dan önce bu sahada çalışan sivil toplum örgütleri 313’e düşmüş. Bu durumda bayram sonrada 100’lerin altına düşecek, ondan sonra yenileri gelecek bu yaptıklarımızın tam tersi bir sürece, buraları belki sürüklemeye çalışacaklar. Halepli bir anne bize feryat etmişti, “kocamı ve bir oğlumu şehit verdim, 2 oğlum var bunlara sahip çıkın! Kocamı şehit edenler gibi olmasın!” Biz bu sahipsizliği Güneydoğuda yaşadık birçok köyü yıktılar harap ettiler. Kurtuluş savaşında gördük, Maraş’ta yaşadık, Gaziantep’te yaşadık, bunların tekrar yaşanmaması için öğretmenin, esnafın, mühendisin iş birliği yaparak bu insanlara sahip çıkması gerekiyor. İki ayda yapılacakları hiç kimseden hizmet beklemeden yaptık ama asıl iş bundan sonra başlıyor. Bundan sonra eğitim, kültür ve kalkınma var, bundan sonra buraları inancımıza göre, kültürümüze göre burada ki toplumsal kodlarımıza göre yeniden inşa etmeliyiz.
“SİVİL TOPLUM KISIK SESLERİ TOPARLAYIP GÜÇLÜ BİR SESE DÖNÜŞTÜRME YERİDİR”.
Bundan dolayı değerli arkadaşlar, hakikaten bu büyük felaket kolay kolay atlatılacak görünmüyor. Devlet bu binaları yapacak, bunu yapacak bir devlete sahibiz, ama bazen bazı sebepler işleri aksatabiliyor, onları da biz düzelteceğiz, onun için sivil toplum güçlü devlet yapısı ile büyük şirketlerin arasında sıkışan halkın, insanların sesidir. Bu manada bizim ciddi bir şekilde okumamız gerekir. Tabi Sivil toplum örgütlerinin kendini güncellemesi de lazım, ihmal ettiğimiz çok insan var. Coğrafya kader deyip bırakamayız, yaşama tarzı tercihtir, nasıl yaşayacağını sen tercih edersin.
Sivil toplum örgütlerini yani bizlerin, arama kurtarması olmalı; Yangından anlayan, selden anlayan dayanıklı insanlara ihtiyaç var. Çünkü bu coğrafya; Sellerin, yangınların, depremlerin olduğu bir yer. Yapmamız gereken dayanıklı binalar yapmak, dayanıklı toplum inşa etmek. Ama asıl olan dayanıklı, dirençli, fay hatlarını bilen insanlar yetiştirmek. Sessizce oturmayacağız, sessizce oturan adamdan Sivil Toplumcu olmaz. Sivil Toplum kısık sesleri toparlayıp güçlü bir sese dönüştürme yeridir.
Değerli arkadaşlar bu yıkım gerçekten çok ağır bir yıkım, biziler kendimize çeki düzen verelim. Ramazan sadece yardım dağıtma ayı oruç tutma ayı değildir, muhasebe yapma ayıdır ne yaptık ve ne yapacağız? Aile olarak, birim olarak yapacağız, vakfın kendisi total olarak yapacak. Bu çalışmalarımızı sağcısını solcusunu, mezhebini, zengini, fakiri gözeterek bunları toplayan bir sivil akla ihtiyaç var. Bunları konuşmak için bugün buradayız. Ev sahibine ve burada bulunan ve bulunamayan herkese çok teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.
AKADDER Yönetim Kurulu Başkanı Rabia Aldemir, “Gerekli işi gerekli zamanda gereken yerde yapmak salih amel olarak da tarif edilebilir. Depremin ilk günleri su ve ekmek acil ihtiyaçken üçüncü gün bu malzemelerin çöpteydi. Isıtıcı, battaniye, mont, yemek ilk ay acil ihtiyaçtı ama sonradan öyle değildi. Biz de şimdi neyi yapmak lazım, anın vacibi olan ne, neye geç kalıyoruz onu bulmalıyız, ona odaklanmalıyız."
Ali Simsar, “Zor bir süreçten geçtik ve geçiyoruz, bu süreçte ne kadar çok insana yetişirsek o insanlar zor zamanda bize sahip çıkıyor. Ülkenin her tarafından insanlar emek sarf ettiler, yardım ettiler. Bizler Yetim Komisyonu olarak bundan sonra ki süreçte yetimler ile alakalı daha sıkı çalışmalarımız olacak sizlerin buraya gelmesi bizleri mutlu ediyor, yalnız olmadığımız hissettik. Ben bu süreçte emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum.”
Ferhat Kaya, “Ağır bir imtihandan geçtik, sivil toplum olarak iyi çalışmalar yaptığımızı düşünüyorum. Çok kısa sürede reaksiyon gösterdik, organize olmaya gayret ettik, kendi imkanlarımız dahilinde kriz masası oluşturduk. Elimizden gelen çabayı göstermeye çalıştık, sahada olmak bizlere iyi geldi. Çalışmalar yaptık yapıyoruz, gençlere bu anlamda çok teşekkür ediyorum. İnşallah olmamız gereken yerlerde çalışmalarımızı devam ettireceğiz.”
Sibel Karakaş, “Bu süreçte kimimiz malımızla, canımızla, çocuklarımızla imtihan olduk, zor bir süreçten geçtik. Bizler öğretmen komisyonu olarak faaliyet gösteriyoruz ve bu asrın ahlak yozlaşmasını, bu asırda milat olup yeni bir asır ile başlayacağız. Yaşadığımız bu felakette bizi ayakta tutan çalışmalarımız ve konuştuklarımızdı. Başka insanlara faydalı olabilmek için Rabbim bizlere güç kuvvet versin.”
Muhammed Sevmez, “Bu depremde bizlerin her alanda binaları çökmedi ahlakımız çöktü. Ümit ediyorum ki bu enkazı kaldırırken ahlakımızı da kaldıracağız. Bizler Esnaf Komisyonu olarak 30 adet konteyner yerleştirdik. Depremin ilk gününden itibaren çalışıyoruz.”
Aziz Taşçı, “Anadolu Federasyonu ve üye kuruluşları bu süreçte bu doğal reflekslerini en güzel şekilde ortaya koydu. Biz yaptığımız her çalışmada sorumluklarımızın fazlasını yaptık. Bu süreçte en açık anlamda kendini ispat eden sivil toplum kuruluşları bu depremle tekrardan ortaya çıktı. Bizleri uzun bir süreç bekliyor ivedilikle çalışacağız. Bizler teşkilat halkamızı genişletip farklı kurumlarla çalışmamız gerek.”
Program, soru cevap bölümlerinin ardından sona erdi.
İlim Hikmet Vakfı İftardan-Sahura Genişletilmiş Yönetim Kurulu Toplantısı Anadolu Federasyonu Birim Temsilcilerinin katılımı ile İlim Yayma Cemiyetinde Yapıldı.
Toplantıya Malatya, Mersin, Adana, Gaziantep ve İstanbul illerinden de temsilciler katıldı. Hem temsilciler hem il dışından gelen misafirler Kayseri İlim Hikmet Vakfının deprem bölgeleri ile ilgili yaptığı çalışmaları beyan ederek Kayseri ilinde yapılan çalışmalar hakkında tüm birimler, Anadolu Federasyonu yönetimine sunum yaptı. Değerlendirmeler sonrası deprem bölgesi ve Afet Koordinasyon çalışmaları ile ilgili bilgi verildi.
Yapılan sunumların ardından Anadolu Federasyonu Başkanımız Turgay Aldemir konuşma gerçekleştirdi. Aldemir, "Kıymetli kardeşlerim, Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi hepinizin üzerine olsun. Hepimiz büyük bir imtihanın içinden geçiyoruz. Hepimizin bir tarafı enkazda kaldı. Kimimiz yakınlarını kimimiz her gün aşina olduğu iş arkadaşlarını, kapı komşularını bıraktı. Hatıralarımız kaldı. Şehirlerimiz sanki bu iki ay birkaç yıl gibi hayatımızda bir yer tutmuş oldu, oysa ki ikinci ayı yeni tamamladık. Ama zaman o kadar hızlı ilerliyor ki aylar geçmiş ama insana yıllar olmuş gibi geliyor. Ben hafta içi İstanbul'daydım. İstanbul'a hareketli bir şehirdir, şehrin ritmi bana yavaş geldi. Yani o şehir sanki duruyordu. Biz deprem bölgesinde hayatı yirmi dört saat üzerinde ve onlarca şeyi aynı anda yaşadık. İşte bir grup arkadaşımız enkazda çalıştı. Diğerleri ihtiyaçlarını karşıladı. Gün oldu bir grubumuz vefat eden arkadaşımızın cenazesini hazırladı. Hemen gidip onu defnedip gelip diğer insanların ihtiyaçlarıyla uğraştı.
Dünyanın her yerinden koşup gelenler oldu. Ülkemizin her köşesinden buna dahil olmak içinimkan bulan herkes geldi. Hani Rabb'imiz diyor ya “Yol bulan, benim beytimi ziyaret etsin” adeta buralar bir buluşmaya, bir ziyaret yeniden bir hasbihale dönüştü. Konuşmadan anlaşılan, dertleşilen günler, geceler, saatler yaşandı. Bu süreç tabii ki Fatih Başkan'ın da dediği gibi bize şunu öğretti. "Teşkilatlı, daha önce bir sivil toplum örgütünde faaliyet yapmış, bir başkasının derdi için çaba sarf etmiş. Bunun için yorulmuş, alın teri dökmüş, kafa yormuş toplumunu, milletini, ülkesini, insanlığı anlamak için okumuş, araştırmış, kendini yenilemiş insanlar bu asrın felaketinde hiç tereddüt yaşamadılar". Hani Necip Fazıl'ın dediği gibi “kim dediğinde sağına soluna bakmadan ben diyen büyük bir topluluk oldu.” Her taraftan insanlar ben ne yapabilirim diye geldi. Sahada şu çok açık bir şekilde görüldü. Bu depremden önce Türkiye'de cemaatler, sivil toplum örgütleri kıyasıya bir tartışılıyordu. Gerekli midir, değil midir? işte bunlar şöyle mi olmalıdır, böyle mi? Birçok tartışma yaşanıyordu. Bu deprem, sivil toplumun yeniden dönüşüne vesile oldu. Yeniden iadeyi itibarına ve milletinin bağrında, coğrafyasının bağrında adeta onurunu taçlandırmış oldu. Herkes bulunduğu yerden çabasıyla, gayretiyle bunu ortaya koydu. Tabii ortaya konulan bu çabalar, rakamlarla ifade edilemeyecek kadar büyüktü. Yaklaşık bine yakın sivil toplum örgütü resmi kayıtlı olan bilfiil buradaki çalışmalarda yer aldı. Ramazan’dan önceki rakamlar devam eden üç yüzün üzerinde şuan üç yüz on iki tane sivil toplum örgütü devam ediyor. Bir de kayıt dışı gelip işte bir grup arkadaş gelmiş veya bir şehirden gelmiş. Koordinasyonla, kriz masalarıyla irtibatlı çalışmayan bir o kadar daha sivil toplum örgütü var ancak Ramazan'ın da sıcaklığı işte bayrama doğru, Kadir Gecesi'ne doğru yaklaşıyor. Görülen o ki, bayramdan sonra bu sıcaklık azalacak ve öngörülen başka büyük krizlerde de bunun yüzün altına düşecektir. Bizler sürdürülebilirliği az ve devamlı ibadetin makbuliyetinden alan bir teşkilatız. Az ama sürekli öyle hızlı gidip sonra yorulup kalmadan bunu yapılandırmak, bunu planlamak, bunu projelendirmek, hayatın buradaki ihtiyaçlarının değişkenliği karşısında yenilenerek gayret etmek, zaten teşkilatlı örgütlü yapı da bunu gerektiriyor. Bunun için biz federasyon olarak dünün ihtiyaçlarını bugün çözersek, bugünün sorunlarını çözmüş olmayız. Dünün ihtiyaçlarını kendi gününde giderip, bugün yarının ihtiyaçlarını öngörmek zorundayız. Yoksa sürekli bir geç kalmışlık içerisinde ve bir burukluk ve kaynak israfıyla da karşı karşıya kalıyoruz. Bundan dolayı Türkiye'de hakikaten ciddi bir sivil toplum örgütlü insan, özellikle de toplumda birikmiş. Adeta Türkiye'nin köyünden, kasabasından, en ücra şehrinden insanlar buralarda akrabaları, buralardakiler komşuları varmış gibi hiç tereddüt etmeden geldiler. Yurt dışından da aynısı. Biz yetmişe yakın ülkeden heyetleri ağırladık. Saha organizasyonlarını yürüttük. Güney Afrika'dan Japonya'ya, Çin'den Rusya'ya, İsrail'den Amerika'ya, İngiltere'ye, Fransa'ya, Norveç'e, Danimarka'ya körfez ülkelerinden Afrika'nın en iç noktalarına “ben ne yapabilirim?” diyen gelen insanlara tanık oldum. Afrikalı bir kabile kalacak çadırlarını göndermişti. Afganistan’dakiler büyükelçilikle irtibat kurmuştuk. Bize beş yüz elli tane çadır geldi. Belki elli defa yer değiştirmiş, üzerinde bir sürü mühür var. Büyükelçiyle görüştüğümüzde ya bunlar fazla mı? Diye sorduk Afganistan zaten perişan. Şunu dedi “Her birinde bir aile yaşıyordu. Aileler birbirinin çadırını paylaşarak bunları boşaltıp gönderdiler. Bu ta neresi? Bakın Afganistan daha Kudüslü anaların Bir daha bu milletin ihtiyaçları bize düşmez. Ömrümüz de yetmez. Bugün burada olalım diye. Evlatlarını göndermişlerdi. Her biri üniversitelerde profesör olan çocuklarını ve yanında da yardımlarıyla bu biriktirdiğimizdir. Türkiye'nin işte Kayseri'sinden tutun da diğer illerine kadar her biri dünyanın her yerinde dostlarımız, arkadaşlarımız, adeta akrabalarımız var biz bu insan, bu insanlık sevdasını önce yıllar önce, işte burada Bilgi Kitabevi vardı. Nerede bir kitap olsa, bir tercüme eser olsa burada yoksa dünyanın bir yerinden yani mesela İmam Harun'u bizim kuşak hepsi tanır. Güney Afrika'da ben camisine gitmiştim. Dün de oradan gelmişlerdi, onun camisinin oradan, Ahmet Didat'ın gençleri gelmişti. Bölgede çalışmak için yani bakıyorsunuz ki Eritreden, Moradan, Ogadinden gidip orayla dertlenen arkadaşlarımız oldu. Bizim bu topraklara sığmayan ufkumuz kütüphanelerimizle başladı. Sonra bunu onların ihtiyaçlarını karşılamaya dönüştürüp yardım kuruluşlarımız, eğitim kuruluşlarımız nerede bir acı var o coğrafyanın insanlarından önce oradaydık. Ve bugün bunların hepsi buraya geldi. Bunların hepsi değerli arkadaşlar işte burada ilim hikmet vakfında, buralardaki şu toplantılarımız aslında doğal bir insanlık toplantısı. Birleşmiş Milletler'in yukarıda bir güvenlik konseyi toplanıyor ama aşağıda Birleşmiş Milletler'in, Birleşmiş İnsanlık Toplantısı'nı sivil toplum örgütleri yapılandırıyor. Bu coğrafyanın gençleri yürütüyor, kadınları yürütüyor, öğretmenleri yürütüyor. Vicdanını her insanı yürütüyor. Onun için birçok yerden ses çıkmazken işte Mescidi Aksa'da bir hareketlilik oluyor. Biz burada sanki kendimiz oradaymışız gibi canımız yanıyor. Biz şuna inanıyoruz şarkta bir müminin ayağına bir diken batsa diğeri hissetmiyorsa gerçekten iman etmiş olamaz. Düsturuyla buraları kurdu ve hamdolsun bu deprem vesilesiyle bir şey daha tescillendi. Sivil toplum örgütleri içinde yaşadığı toplumun vicdanıdır. Buralar bir buluşma yerine dönüştü. İşte şu an içinde olduğumuz bu müessese bir sürü kardeşimizi misafir ediyor. Bir sürü insanın sığınağı deprem bölgesinde de bölge dışında da Kayseri gibi Mersin'den Yusuf kardeşim burada, İstanbul'da insanlar adeta yollara, şehirler arası yollara kamp kurarak bize gelin dediler. Bunu hep tarihten anlatırlardı. İşte nerede o eski günler bir misafir sofraya götürebilir miyim? deniyordu. Hakikaten bugün bunları yaşadık. Dünyanın her yerinden insanları da buluşturdu. Tabii bu fay hatları Allah'ın bir sünnetullahı. Bunları bileceğiz, bunun ilmini bileceğiz. Bunlarla bunları yok sayarak biz bu dünyada mekan tutamayız. Yerküredeki fay hatları gibi sosyolojinin de fay hatları var. İşte insanın da fay hatları var. Peygamber Aleyhisselam’ın da kendi toplumunda ortaya koyduğu bura bu toplumun Gayrimüslimi var, Müslüman'ı var, Alevi’si var, Sünni'si var, sağcısı var, solcusu var. Bunların hepsini himaye edecek. Hepsinin farklılıklarıyla onları gözeterek, yönetecek siyasi akıllar üretmeye ihtiyaç var. Yoksa Medine bir kaos yeriydi. Hazreti Peygamber, bu siyasi fay hatlarını görerek üst bir yönetim aklı oluşturdu. Bunları ayrıştırarak değil, buluşturarak. Biz de bu coğrafyanın fay hatlarını gerek yerin altındakilerini gerek yerin üstündekilerini bilerek buna göre yapılandırmak ve buna göre çalışmak zorundayız. Bizim şunu takdir edersiniz ki hepimiz bu depremde şunu yaşadık. "Ya mutlaka ben arama kurtarma eğitimi alacağım, işte bu tür işlerde en önde olacağım". Evet hepimiz dayanıklı insan olmalıyız ilk yardım gibi o sağlıktaki ilk yardım eğitimi gibi, hayatta kalmak gibi zor şartlarda çünkü eksi yirmiydi. Eksi yirmide hayatta kalmak biraz da eğitim istiyor Bunları bilmemiz lazım.
Değerli arkadaşlar, bu coğrafya zor bir coğrafya. Bir taraftan yangınlar, bir taraftan seller, bir taraftan depremler, işte kısmi felaketler, iç göçler, dış göçler, yönetim krizleri biz bunlardan adam kurtararak sorumluluğumuzu yerine getiremeyiz. Enkazdan adam kurtarmak güzel bir şey ama enkaza nasıl dönüşemeyebiliriz bu konuda konuşmamız lazım. Yangından adam kurtarmak, selden adam kurtarmaktır. Bakın şu masanın etrafında her disiplinden arkadaşlarımız var; mühendislerimiz, siyaset ve toplum bilimcilerimiz, iktisatçılarımız var. Sosyolojiyle ilgilenenlerimiz vardı. Bunları bir araya getirdiğimizde biz bu topraklarda dirençli, dayanıklı, fay hatlarından uzak, sel, dere yataklarından uzak, yangına karşı risklerini almış, sosyolojik fay hatlarını bilerek şehirlerini yapılandıran bir akılla, dayanıklı şehirler, dirençli yapılar, güçlü sivil toplum örgütleri krizler karşısında ayakta duran yapılar ki pandemide bunu yaşadık. Bakın o Avrupa'nın koca ülkelerinde yaşlılarını ölüme terk ettiler. Yine bu topraklardan işte inançlı insanların, içinde vicdanı kalanların koşup gittiğine birçok defa şahit oldu. Burada da bunun benzerlerini ne yapabilirim diye gayret eden, hiç tanımadığı insanlar için dertlenen o süreçte insanlarımız oldu. Bunun için bizim bundan sonra Sivil toplum örgütleri olarak bir taraftan bu krizlerde nasıl ayakta kalırız ama asıl hedefimiz bir enstitü gibi, bir araştırma merkezi gibi yol gösterici olmak. Nitelikte yetkinliği olan, donanımı olan bu yetkinliklere sahip insanlar yetiştirmemiz lazım. Dayanıklı, dirençli, toplumlar inşa etmemiz lazım. Yoksa işte bir yerden bir grup insan gelir, toplum gerilir. Bir dere yatağı niye taşsın ki? Geçen işte Urfa'daki dere yatağının taşmasını incelemişti arkadaşlar. Tamamen insan kusuru, doğa orada, arada bir o şekilde akıyor. Tüm bunlara rağmen bizim hala gidip işin ajitasyonuyla uğraşaraktan yürüyemeyiz. Biz umudun, biz ufkun, biz geleceğin aydınlık olması için mücadele etmesi gereken yerleriz. Burada acılarımızı konuşarak buraları bir ağlama duvarına dönüştüremeyiz. Burada yaşadığımız toprakların geleceğine dair hep beraber oturup, çalışıp, ilgililerine, yetkililerine görüşlerimizi önerilerimizi sunarak hareket etmemiz lazım. İşte bunun için bizler bulunduğumuz illerde fırsat bulan arkadaşlarımız hemen sabahın ilk saatlerinde kriz masalarına giderek oranın kurucu unsuru oldu. Birinin çağırmasını beklemedim. Gelmeyeni biz çağırdık. Nerede kaldın kardeşim milletine bugün lazımsın. Yoksa kenarda durup böyle ayrık otu gibi duramayız.
Değerli arkadaşlar, işte bugün de biz dayanıklı sivil toplum örgütü, Şehirli münevver farklılıkları zenginlik gören, birbiriyle kendisi kalarak bağ kuran, birbirinin içinde yok olmayan çünkü biz şuna inanıyoruz. Bir insanın akıl emniyeti bizim için kutsaldır ve kıymetlidir. Akıl emniyeti diğerinin aklına, fikrine yer açmaktır. Saygı duymaktır. Ona fırsat vermektir. Onun görüşünü de karar alırken bir kişi de olsa dikkate alarak hareket etmeyi bilmektir. Yoksa birilerinin aklını yok sayarak akıl emniyetini sağlamış olamayız. Bu toprakların hakikaten zenginliği birçok sorunlarını çözmeye yetecek kadar bir donanıma sahiptir " ifadelerini kullandı.
Daha sonra önümüzdeki dönemde İlim Hikmet Vakfı için öne çıkması gereken faaliyet ve içerikler konusunda kapsamlı önerilerde bulunuldu.
Gaziantep Anadolu Öğrenci Birliği ve Bülbülzade Vakfı tarafından organize edilen iftar programı 5 Nisan Çarşamba günü Bülbülzade Vakfı Merkezinde gerçekleştirildi.
Program Kur’an Kerim tilavetiyle başlayarak selamlama konuşmalarıyla devam etti.
Selamlama konuşması yapan Şehadet Gerçek, “Kıymetli Kardeşlerim, hepiniz hoş geldiniz. Allah’ın rahmeti ve bereketi hepimizin üzerine olsun. Bülbülzade vakfı üniversite komisyonu Anadolu öğrenci birliği Gaziantep‘in düzenlemiş olduğu iftar yemeğinde buluştuk. Yaşadığımız bu büyük felaket sonrasında sadece binaların değil ruhlarımızın da çöktüğüne şahitlik ediyoruz. Birbirimize daha çok ihtiyacı olduğuna, daha çok umuda ihtiyacı olduğuna şahitlik ediyoruz. Bu zor günlerin ardından gelen ramazanı hepimize hayır ve huzur getirmesini diliyorum. Vefat eden kardeşlerimize rahmet, yaralı kardeşlerimize şifa diliyoruz. Yeryüzüne ve kalplerimize huzur ve sakinlik diliyoruz. Bu güzel akşamda bu güzel iftarda sizler ile buluşmak çok güzel hepinize tek tek teşekkür ediyorum. İştirak ettiğiniz için adımlarınız sevaptan sayılsın inşallah. Güzel sofralarda, cennet sofralarında buluşmak umuduyla hepinize teşekkür ederim” ifadelerini kullandı.
Öğrencilerin birbirleriyle hasbihal yaptığı iftar programı dualarla sona erdi.